www.gsstore.org

fanatizmden değil aidiyet duygusundan kaynaklanıyor bence.

bu arada troll müsün

hastalık olan fanatizm değil, onu doğuran etmenler. işi gücü olan, kendini önemli hisseden kimse hiçbir şeye körü körüne bağlanmaz. bir takımı hatta birden fazlasını ölümüne sevebilirsin. ama bu yüzden kimsenin canına kastetmeyi düşünmezsin. ya da bu yüzden ölesiye nefret etmezsin bir şeyden.

fanatik dediğimiz adamda bunlar yok işte. adamın gözü takımdan başka bir şey görmüyor çünkü başka bir şeyi yok. ev-iş-araba-eş dörtlüsünün en güzeline sahip adam da fanatik olabiliyor. ruhsal olsa gerek.

yüceltme savunma mekanizması diye bir şey var.

aidiyet duygusu işte. postalların sesinin, tek tip giyimin insanlara hissettirdiği güç. güçsüz insanlar ihtiyaç duyuyor, futbol fanatizmi orda burda okullarının ismini bağırıp alkış tutmak falan.. kendinde bulamadığı gücü, kendinden daha büyük birşeyin parçası olarak buluyor.

@naylonlee aydınlandım valla, "kendinde bulamadığı gücü, kendinden daha büyük birşeyin parçası olarak buluyor."

(bkz: takIntI)

Alkol kullanmayıp bunun da daha cool bir hareket olduğunu düşünür isen ; etrafındakiler senin düşündüğünden daha cool olduğnu düşünüyor. Lehine çevirmek senin elinde. Yaşadım, biliyorum.

Mümin bayanların favorisisin.
Saka bir yana sporcu hatunlara yönelmen lazım.

@hicunutmam valla hiçte öyle düşünmüyorlar hocam, seninki istisnaymış belli.

alkolsüz kokteyllerden isteyin, en olmadı kola için, kim bilecek ne içip içmediğinizi? hem alkolsüz bira da var artık!

@drip nick i zaten kullanilmakta sigara içiyom ama lan:)

iki bira içiver sende ortamlarda.

içki ve sigara kullanmıyorum hatun kişiyim, mümkünse kullanmayan benim için daha iyidir (blackmail lafım sana değil :)) -erkek arkadaşım da kullanmıyordu (ben onunla çıkarken içki kullanıyordum o ayrı ehe ehe) hiç de mahrum filan kalmıyordu yani bişeyden

@niye ama bende çok meraklıydım sanki sana:)

@mr bird tamamda hacı nereye kadar? her seferinde sap gibi kalmakta olmaz öyle ortamlarda.

alkol kullanmaman söylediğin ortamlara girmene engel değil ki. sodası var bunun. kolası var. meyve suyu var. gazozu var bi' de aman diyim.

Ben de içki içmiyorum ama bara gittiğim oluyor. Hatta barlarda epey müzisyenlik yaptım, içki bedava oluyordu bize hep. Ortam farketmeksizin sizin içki içmemenizin bir tartışma konusu olmasına izin vermezseniz, yahut böyle bir konu olduğunda tavrınızı net koyarsanız insan ilişkilerinde sorun olmuyor.

Ama kadın erkek ilişkilerinde bir sorun bu. Ben, kız arkadaşım olsa yanımda içki içsin istemem. İçki içen bir kadında da bir zaman sonra bana karşı memnuniyetsizlikleri olacaktır. Bir etkileşim olduğunda bu düsturla yaklaştığımdan durumu kabullenmem kolay oluyor.Hesabı kitabı ilk baştan yapmak lazım.

Yani olayı mecburiyetten çıkarıp tercih haline getirince o kadar da sıkıntı olmuyor.

şiişt büyüğe saygı! ayıp oluyor.
alkol alıp kafası bir milyon olan erkek çekici midir sanıyorsun gerçekten?
muhabbetin iyi değil bence kılıf arıyorsun

olayin muhabbette bittigine katiliyorum. "aa icki icmiyor musun sen" muhabbetinin cok da etkileyici bir faktör olacagini sanmiyorum. Ben barlarda icki iciyorum da ne oluyor jsdfkdg

Ama söyle bir olay var; Turkiye'de icki icmiyorsan "dinci mi lan bu?" dusuncesi direk kafalarda yer aliyor. O acidan maca 1-0 yenik basliyor olabilirsin. Yine de yarim saatte o dusunceyi kafalardan silebilirsin rahatlikla.

Soda, cinsiz tonic, votkasız bloody mary. İçmek istediğin zaman bir sürü şey var. Sadece bir duruşun olsun. İçmiyorum, kimseye de bunun hesabını vermiyorum gibi. Aynı şekilde içiyorum ve kimseye bunun hesabını vermiyorum diyenlerin haklı olduğu gibi.

ara vermek ilişkiyi bitirmek demektir. harç bitti yapı paydos!

herifin ne suçu var ki?

doğru mu dersen evet demiycek

herifin ağzını burnunu kırma ama orada terk edebilirsin

arkana bakmadan kaç derim.

ikisini de hayatından tamamen çıkarsan? kafa sakin. ortalık dingin. huzur.

adamla iken basın fakat sakin olun. bir çay için sonrasında kalkarken hoşçakalın demek yeterlidir bence.

adamlayken basma. sonra üzülüp ağlamaya başlayıp oğlanın evine kafa dağıtmaya, bir şeyler içmeye gidebilirler. çaktırmadan onların buluştuğunu öğrenebiliyorsan, uzaktan gidip kontrol etmek gibi, yetecektir. sonra koy götüne rahvan gitsin.

yarın, şimdiye kadar yaptığın en büyük sürprizlerden birini yap. onu ne kadar çok sevdiğini falan söyle. ondan aynı karşılığı alacaksındır. daha sonra bırak buluşsunlar. aklı sende olacak. buluşma vakti geçtikten sonra ise sebepsiz yere ayrıl.

tek taş iki kuş meselesi.

intikam almayı falan düşünme muhattap olmamak en büyük intikam. hala konuşmayı düşünmüyorsun zaten değil mi?

uzaktan fotoğraflarını çek, sonra sor buluştun mu diye. evet derse siktiri çek zaten. hayır derse fotoğrafı göster, orospunun önde gideniymişsin vb. içinden gelen bütün lafları söyle ve bitir.

yule +1 normal normal sor yok dersede gördüm de ve ordan uzaklaş. buluştum dersede olayın gerginlik mi yoksa bi kafa karışıklığımı olup olmadığını sor.

herifin suçu yok önce sakin ol.

senin hatunun kafası karışmış. senden emin değil. artık neyini beğenmedi bilemiyciim. o herifi de senin hatun arayıp bulup buluşma ayarlamıştır. hatta senin fark edeceğini de hesaplamıiştır.

bence hiç katil olmaya gerek yok. o hatun o herifle de olmaz zaten. sen çekil kenara izle.

sakın yelkenleri indirip ben ona şimdi çektiririm diye son bir şans verdim moduna girme. bitmiş işte. yeni ufuklara yelken aç.

benim gördüğüm kadarıyla, kadın kişisi böyle bir şey söylüyorsa ayrılmak istiyordur. sana öyle mesaj atmasının sebebi de kafasının karışık olmasıdır. hem bunu yapıyor hem de eski sevgili olayları oluyorsa bu ilişkini ilerisi olursa senin mutsuz olman da kaçınılmazdır. hatta şöyle diyeyim araya eski sevgili girdiği anda, aldatma falan da gerekmez bunun için, olay biter. bitir ilişkini. konuş adam gibi, bitir. verebileceğim en iyi tavsiye de bir karar veriyorsan dönme kararından, çünkü insanlar böyle durumlarda, karar verirler sonra bir bakmışsın "e konuştuk işte, anlaştık" olmuş. bu çok yanlış bir şeydir.

genelde istanbul içi 90 civarı gerekiyor ama özelde -bölüm olarak- bilmiyorum.

turizmden zaten alan tercihi almıyorlar düz memurluk vhki vs içinde 90 civarı

kendi zevkine göre. kimi 1/3 koyar, kimi yarı yarıya...

rakıcı değilsen eğer az rakı, çok su.

duble içmek istiyorsan yarı yarıya tek içmek istiyorsan 1/3 ama en ideali kendi damak zevkin.

Rakıya ne kadar çok su eklersen ve yanında ne kadar çok su içersen(misal her rakı yudumda su da içmek gibi) o derece mideni kötü yapar. Su bozar rakıyı yani. Abartmamak lazım. Ama tabi rakı içen bi insan değilsen, çok rakı da koyma.

sek içerim..yanında da ağzına kadar buz doldurulmuş bir bardak..buzlar eridikçe yudum yudum..canım çekti lan :D

tahminen;
bardağın yüzde yüzüüzereinden;
50 rakı, 30 su, 10 buz.
toplam 90 yapıyor. %10 da boşluk kalsın ağzına kadar doldurmayın şu bardağı.

harama helal katmayacaksın.

özellikle cok dikkat ederim buyuk konusmamaya, konustuklarımın istisnasız hepsini yuttum.

Büyük konuşmayı bırak, küçük şeyler de bile söylediklerinizle yüzleşmeniz gerekebiliyor. O yüzden neredeyse hiç konuşmuyorum geleceğe, yapacaklarıma,yapmayacaklarıma dair.

ya bir söz vardı bu konuyla alakalı kim söyledi hatırlamıyorum. penguen veya uykusuz yazarlarından olabilir. ama şey diyordu yaklaşık olarak;

ben peygamber değilim ki söylediklerim beni o kadar bağlasın. insanım neticede. ben söylerim gider havaya. isteyen alır kullanır. yutmayayım diye kendimi kasmak falan bana göre değil.

budur benimkisi de.

valla 27 yaşındayım, eskiden beri ne zaman büyük konuştuysam kesin başıma geldi. hala da ağzımdan falan kaçarsa geliyor yine başıma. hiç sekmiyor. affı yok valla.

atalarimiz ne söylerse dogru söyler:
kul kınadığını yaşamadan ölmezmiş

İlköğretimin son senesinde Uludağ Üniversitesi'nde okuyan bir hocamı feci hor görüyordum. Liseye başladığımda İİBF'de okuyanları resmen ezik ilan etmiştim. Lise sonunda ikinci öğretim okuyanlar intihar etmeli diye düşünüyordum. Uludağ Üniversitesi İİBF Çalışma Ekonomisi ikinci öğretim mezunuyum.

Saygılar.

Bilinçsiz söyleme örnek;

24 yaşlarımda filan, bir gün babamla gezerken (ki çok nadir yaptık bunu), roman filan tamam da bu şiirde ne buluyor bu insanlar demiştim. Şimdi kitaplığımın baş köşesinde şiir kitapları bulunuyor.

İyi bir başlık...

Büyük konuştuğum her olay başıma gelmiştir. Bizim zamanımızda Ünv. sınavları iki kademe idi. Birinci sınav puanıyla girilecek yerler de meslek yüksek okulları vb. yerler. İlk sınavda ilk 250 kişi içine girmişim. Matematikte 52 üzerinden minimum 50 net çıkartıyorum, Türkçede full çekiyorum filan. Kuzenimle beraberiz. Kuzenim Boğaziçi iş idaresinde okuyordu (2 senelik Management diye geçiyordu o zaman adı). Neyse ben tercihlerimi ona da gösterdim. Bir de ne olu ne olmaz diye en sona o bölümü yazacağım dandik ama ne olur ne olmaz dedim (oha, şimdi bile utanıyorum, kıza nasıl demişim öyle). Kuzenim de, yaa o kadar kötü değil demişti. Sonra bilin bakalım ne oldu? Ben Türkçe ve Matematik kolonlarını karıştırdım. İkinci sınav notum yerlerdeydi. Haliyle Boğaziçi iş idaresine yerleştirildim. Sonra bir daha sınava girdim. vs.
Büyük konuşmamaya dikkat ediyorum.

öğretmenler ve öğrenciler için
her türlü eğitsel kaynağa hemen ve hızlıca ulaşabileceğin teknolojik altyapı.

mevcudu az sınıflarla öğretim yapabilmek.

şehir içi-dışı geziler düzenleyebilmek için yeterli ödenek ve destek.

her okulda yüzme havuzu, seminer salonu, jimnastik salonu olması.

ilköğretim ve ortaöğretimde de öğrenci kulüplerinin üniversitedeki gibi etkin faaliyetlerde bulunabilmesi.

insan hakları
hayvan hakları
medya okur yazarlığı
metin okur yazarlığı
demokratik haklar gibi konuların ders veya dersler olarak okutulması ve kazandırılması

engelli öğrencilerin okulda rahatça yaşayabilmeleri, ihtiyaçlarını giderebilmeleri

öğretmenler odasına ek olarak, her öğretmenin kendi odası olması olmuyorsa masası olması
her ders için özel sınıflar bulunması

evet ütopik ama özgür bir çalışma ortamı. en azından verdiğin ödevlere karışmayacak yöneticiler.

öğretmen için bilinçli öğrenci, öğrenci için vasıflı öğretmen.

öğretmen ve öğrenci için uygun sınıf ortamları. (az öğrenci, teknoloji kullanımı vs)

tam donanımlı müzik salonu.

öğrenciler için kafeterya tarzı bi şey şart. klasik okul kantini gibi değil ama. şehrin popüler cafelerinden birine benzemeli. fevzi abi iki çubuk kraker dememeli mesela insan.

avea. faturalı. adı "fark faturada"

ilk 6 ay 59 tl, sonra 75 tl demişlerdi. tam 6 ay bitince size bir kıyak yaptık 59'a devam dediler. numarasını başka operatörlerden taşıyanlara yapıyorlardı bunu. azra akın'ın reklamını yaptığı bir kampanyaydı. araştırın. ;)

her yöne 2000 dk
her yöne 2000 sms
2 gb data pakedi

problem? :P

turkcell'in çekim gücü mükemmel. altyapısı da iyi. kampanyaları sınırlı ve pahalı.

avea çekimi, altyapısı berbat ama kampanya zengini.

ben de hep düşünürüm bunu, ve o kişinin ne oluırsa olsun eşinden ayrılmamasını isterim, ayrılıyorsa değmezmiş, ayrılmıyorsa da boktan... böyle dandik birşey işte...

Kendisi yüzünden hayatı mahvolan tüm sevenlerinin için intiharı düşünebilir.

Yani teklifi kabul ederek...

bu da çok kral ama çok hastalıklı ve tamamen intikama yönelik. yani benhep şey diye düşünüyorum ya eski sevgilim ölsün ya da ben öleyim, işte sadece birbirimizin yasını tutarız, birbirimize bi hata yapmamış oluruz, daha fazla acı çekmeden sadece yas tutarız, bişeyler yaşayamamamızın da tek bi sebebi olur deriz falan. ben de hastalıklıyım bence.

o kadar param varsa ne uğraşacağım.
o olmazsa başkası olur, paşa gönlü bilir.

absürd değil türk filmi/dizisi senaryosu bu.
baskı altında yaşayan birisinin de ne zaman ne yapacağı belli olmaz. zaten paraya düşkün birisiyse (sanki hangimiz değilsek) sana döner ama gururu ağır basarsa baskının etkisiyle kötü şeyler olabilir. iyisi mi aç bi türk filmi - eskilerden tabi- izle. onun gibi şeyler olduğunu tahayyül et :)

parayla şart değil, bildiğin stalkerlık bu. ısrarla birini kafayı takıp, onu seni sevmeye zorlamak. parayla da yapılsa parasız da, hayatta en fazla tiksindiğim, saygısız bir hareket tarzı.

2-3 den sonra ya sikini kesip azına verir, ya ceker vurur, ya da once senet sepet imzalatıp bunların hepsını bırden yapacak birini bulur.

stockholm sendromu benzeri bir psikoloji oluşturursun bence. ama daha ileri gitmen lazım diye düşünüyorum.

yarın git yeşilçam da işe başla çok özgün bir hikayen var.

Ancak nefret doğurur.

şimdi şöyle bi durum var; o yabancı yaşlı kadın hayatın yükünü ne kadar sırtında taşıdı? bizimkiler gibi tarlada tapanda çalıştı mı? sırtlarında kilolarca odunu kilometrelerce taşdıdı mı? bir düzine çocuk büyüttü mü?

bence bizimkiler bunları yapmasına rağmen hala ayakta durabiliyorlarsa helal olsun onlara. tabi doğal beslenmenin ve farklarında olmadan yaptıkları sporunda payı büyük bu durumda.

beslenme-spor.

bizdekiler 2 cocuktan sonra degirmen tası gotlu oluyor direk. oyle evde yat yat yat.

neyseki plaza kadınları nesli turedı de, bi nebze toparladılar.

Ülkenin zenginliği ve yaşam kalitesiyle alakalı. Almanyadayım, her sabah parkta yaşlı grupları yürüyüşlere çıkıyor, geziyor tozuyor. Eve kapanmıyorlar. Hastalandıkları zaman ssk'ya gidip çile çekmiyorlar, adam gibi tedavi oluyorlar. Ve işin özü, mutlular.

bence çoğu gençliğinde yada orta yaşlardayken diyelim bi plana göre hareket ettiler önlerine gidecekleri yönü koydular falan ama bizim toplumda böyle miydi? tek dertleri bugün ne yemek pişirsem yada çocuğa nasıl baksam falan o tarzdaydı hayatları. e sonra noldu yaşlandılar ve evlerine kapandılar. bi amaçlarının olmamasına bağlıyorum ben yanılıyor da olabilirim

bryan +1
beslenme + spor.

bahsi geçen kadınlar çoğunlukla evde oturmuş, arkadaşlarını çağırıp börekler, kısırlar ile günler yapmış oluyorlar. haliyle vücut da buna göre bir tepki veriyor. toplumda öyle bir yargı vardı şimdi değişiyor: 20li yaşlarda evlenir, birkaç sene sonra çocuk yapar, sürekli bir yerlere oturmaya gider dedikodu yaparsın. sarmalar, dolmalar sürekli mideye, boş zamanlarda tv sürekli.

hayat şartları ve stres etkilidir en çok. daha 15'li yaşlardan itibaren bir stres içerisine giriyoruz bu ülkede. türkiye'de yaşamak bile başlı başına bir bıkkınlık sebebi olabilir. en azından benim için öyle.

Çocuk doğurduktan sonra kendini salan her kadın bırak 65i, daha 40'ına gelmeden formunu ve dolayısı ile sağlığını kaybediyor.
Kültür olarak "kadın evde oturur" felsefeli bir nesilden bahsediyoruz. Kaçınılmaz sonuç olarak da erken yaşlanan kadınlar görüyoruz.

Yabancı kadınların çoğu küçüklükten itibaren çeşitli aktivitelere yöneltiliyor, bunu da yaşamları boyunca sürdüyorlar. Bunun meyvesi de yaşı ilerlese dahi formda kalmak ve geç yaşlanmak oluyor.

Kültürel bir olay bence.

almanyada yaşayan biri olarak:
1. spor
2. öyle ottan boktan şeyler için hastane hastane gezmez, ayh çok hastayım ayakları yapmazlar
3. yaşlanınca çocukları bakmaz o yüzden dinç kalmaya dikkat ederler

o zaman için bir önlem imiş ama şu anki devir için bile düşünsek şık bir hareket değil yani misafirlere saygı açısından. sanki sinema oynayacak da gel izle der gibi.

kiz isteme asamasina gelip de, ustelik kizi istemeye geldigi evde baska kiz begenen insanlara ne demeli bilmem.. ben sahsen iki yakin arkadasimin kiz isteme torenlerinde bulundum yakin arkadas kontejyanindan, ikisi de gayet mutlu evli, damatlar bana meyletmedi cok sukur, dunya ahiret kardesim.

kardeşim kadar yakın bi dostum bana yardım/destek için yanımda bulunuyor gayet meşru ve normal bi durum. istemeye geldiği evde gördüğü başka kıza saran psikopat müşahade altına alınmalı.

hangi devirdeyiz? olmaz öyle şey. 15 sene önce normal olabilir hatta bazı yerlerde hala olabilir ancak medeniyet dışı davranışlar bunlar.

Moden devirler hangi çağdayız falan filan demeye gerek yok. Babanen haklı, gün görmüş bir kadın. Ablanın arkadaşının ne işi var aileden değilse.

Üstelik istemeye geliyorlarmış ne yardımı desteği?

Daha yakın zamanda en iyi arkadaşının kocasından şikayetini büyülten büyülten sonuçta arkadaşının boşanmasından sonra gidip adamla kendi evlenen kız biliyorum. Burdakilerin dediği gibi en iyi dost arkadaş kardeş modundaydılar hatta.

15 yıl içinde insanlar çok mu değişti, iç. güdülerimizi mi değiştirdik.

Babanen haklı

Benim babanem de böyle derdi rahmetli ama "eski zaman işte, her şey değişti" artık diye de eklerdi! Böyle şeyler yaşanmış olabilir de, ben neden çok yakın arkadaşımın istemesine gitmeyim ki? Aileler zaten birbirini tanıyor, e çift zaten senelerdir beraber belki, ben her ikisinin de ailesini tanıyorum, sadece isteme değil pasta börek çörek işi de var (yani yapılacak iş çok!) bir de üzerine söz kesilecekse, kalkıp orada beni beğenen bir manyak çıkarsa önceden manyak olduklarını öğrenmiş olurlar en azından.

benim bildiğim tüm kız istemelerde heyecanı paylaşmak, kahve olayına yardım için falan bi yakın kız arkadaş olur yani.

millet kız isteme fotolarını koyuyor facebook'a bırak yabancı kız/ yabancı insanı tüm tanıdıklar, arkadaşlar falan doldurmuş gibi duruyor evi. adım atacak yer yok insan kalabalığından ki kahveyi bile başkaları yapmış da bilmem ne. ama babaanne şahit olduysa hakkı vardır da eskisi gibi görücü usülü değil işler. artık gençlerin geçmişleri oluyor, sırf kahve getirirken ki endama bakıp almıyorlar kızı. bence revize edilmesi gereken bi adet :)

bizimde akrabalardan biri bi kızı istedi bir kaç yıl önce. sonra bu kız nikahtan caydı. bizim akrabada kız kardeşiyle evlendi. kız nasıl gururuna yedirdi, evliliğe ortaklık gözüylemi baktılar anlamadım.

olursun hertürlü biraz daha ısınmasını bekle derim...

valla ben motosiklete bile biniyom.

alışkın değilsen deneme derim.

birak 5-6 yi 30 km filan yapiyorum ve alisik da degilim ayda bir ancak cikarim daha iyi bunyen guclenir...

pamuklu giyme sentetik iclik ve polar ustune bol hava alacak yagmurluk fermuarini filan ac terleme baabinda....

naylon giyinip suratı falan kapatırsan sorun olmaz hatta terlersin de rüzgarın içeri girmesini engellemen lazım.

olmazsın bence.

olursun bence,5-6 km diyorsun kalın giyinirsen bir süre sonra terleyedebilirsin.

www.youtube.com

bu olabilir mi?

dikkat edersen sürekli içerde x ile göründü şöyle yaptı böyle yaptı demekteler. bence içeriyi de gayet iyi biliyorlar. sadece klişeyi tamamlıyorlar.

İçeride olup biteni biliyorlar. Kendi adamları içeriden bilgi veriyor. Ama gizli kamera olayı etik bir davranış olmadığı için pek bulaşmıyorlar.

# başkası olma, kendin ol. böyle çok daha güzelsin #

cicek al.
birkac siir ezberle.
her zaman davrandiginin aksi davranislarda bulun.

konuşma esnasında ara ara gözlerini uzaklara kaçırarak birşeye dalmış numarası yap, yavaş yavaş, yer yer duraksayarak konuş, bazı kelimeleri vurgula, çok hafiften olmak kaydıyla vurguladığın kelimelere gay tonu da katabilirsin biraz, yemeğe götürürken restoranda muhakkak sandalyesini sen çek, arada bir "dur bak aklıma bir mısra geldi" diyerek şiir tarzı birşeyler oku, illa öyle bir şiir olmasına da gerek yok sıradan cümleleri şiir tonuyla okuman yeterli vs. işte.

ona küçük sürprizler yap (:

işte o kücük süprizler ne pampa. örnek lazım bana.

dostum önce onunla yaptığın sohbetlerde gözünü, kulağını 4 aç. bir şekilde nelerden hoşlandığını anlarsın zaten. genel kanılar seni çok kandırmasın. çünkü insanlar çeşit çeşit. birinin hoşlandığından diğeri hoşlanmıyor. işte bu noktada da senin o dinlediklerin gördüklerin sana faydalı olacak. atıyorum bir çiçek sohbeti esnasında ayyyy papatyalar çohoştur, kırmızı güllere bayılırım gibi cümleler kuracaktır. sen de bunlardan yola çıkarak sürprizlerini yap. hem kendisini çok dikkatli dinlediğini bilecektir. hem de beğendiği şeylerle karşılaşacaktır.

özet: bol bol konuş ki anla karşındakini.

buluşmaya giderken onun sevdiği çükolatalardan alıp verebilirsin,
gizlice çantasına atabilirsin.
beklemediği bir anda evinin okulunun önüne gidip öpücüğümü almaya geldim diyebilirsin.
küçük kağıtlara güzel şeyler yazıp yine çantasına atabilir, kitabının arasına koyabilirsin.
hediye olarak kitap alıp gizli bi yere küçük bir not yazabilir, onu bulmasını isteyebilirsin

romantik olma (bkz.s.ken yaranır)

4s kuralı

ben cocuklari hic sevmiyorum hepsi problem yaa lan evlenince 1 tane bile cocuk yapmicam anasini satayim o kadar cok genc nufus varki bu ulkede yere tukursem bi cocugun basina geliyor anasini satayim.Sevme,sevmek zorundada degilsin

@same
gardaş sende liseli detecdetsin haa.

aslında çocuk sevmek iyidir de abisili cümleler gerçekten can sıkıcı.

aynı ben :D normalsin yalnız değilsin kardeşim.tek farkım gelmiyecem uleeeyyym dedikten sonra kimse beni evden çıkaramıyor :D yani benim için mazide kaldı o günler.ama çocuk görünce bebek fln sevmiyorum.yok abisi bi gül çocuğa bişey yap agucucu bıcıcı senigidiseni :D yok abi hoşlanmıyorum bende.zorla mı.palyaço muyum ben. :D

bence bir tuhaflık yok
çocukları ilk görüşte ben de sevmem. bir süre ısındıktan sonra ancak ay cici bici falan derim onun dışında uzaylı görmüş gibi bakarım yani :)

"annem beni akrabamın çocuğunun yanına götürüyor sürekli" diyen adam "liseli" kelimesini hakaret olarak kullanmamalı, sen hele bi ortaokulu bitir, liseye başla, belki seversin. sorunun yanıtı, annen seni zorla bir yere götürmeyiversin ya da sen daha da zorla onu ve gitme.

ac milan panpa. abate-pato'yla yardir, ibra'yla koy kafayi!

chelsea. mata ile malouda ile yardır kanattan


drogba gömsün.

barca'da sola messi sağa alexis. soldan yardır messiyle alexis yazsın. araya giriveriyor hızlı ya bi' de.

günde 5-6 saat civarı. bu arada kpss'ye de çalışıyorum.

evdeyken başka ne yapılır ki zaten? film izle, oyun oyna, kitap oku, internete gir, tv izle vs. o yüzden evdeyken internette bolca vakit harcamak bağımlılık değil bence.

ha başka şeylere engel oluyorsa, misal işin varken yapamıyorsan, dersin varken çalışamıyorsan, evet, bu bağımlılık olabilir. ama boş vakitte o kadar saat bile doğal yani.

bazı günler 9 saati buluyor. ortalamaya vurursak günde 3 vardır.

facebookum yok bile. sözluklerdeyim. tam bir ezik misali.

internet ile ilgili bir işim var. haftada 45 saatim zaten iş yerinde masa başında geçiyor. evdeki bilgisayarımdan günde 3 saat gibi bir kullanım ortalamam var, bu da haftalık 21 saat eder. ayrıca işe gidip gelirken serviste ve haftasonu dışarıda da internete giriyorum onları da toplarsak haftalık 10 saat eder.

yani bir haftamın %45'i internete, %35-%40 kadarını da uykuya harcıyorum. var gerisini sen düşün.

@sinematematikci ama bi zorunluluk seninki, para kazanıyosun falan. bagımlılık diyemeyiz sanki

dün gece 3:30'da uyandım, 5:30'da bilgisayarın başına oturdum ve ertesi gece 3:30'a kadar internetteydim. ha arada mutfağa gidip yemek yemek yedim, tuvalete girdim, su içtim falan filan. tatildeyim ve nerdeyse 10 gündür bu vaziyetteyim. okula gittiğim günlerde de evde olduğumda hep internetteyim, tahminen 8-9 saat.

boş günlerde 13-14 saat oluyor. normal günlerde 5-6 saat.

Benim 13 yıldır mesleğim bu :) Sabah 8de dukkanımı acıyorum aksam 9da kapatıyorum gunde 10 makıne elımden gecıyor. bıde ustune ustuk gelıyorum evde basındayım. Eşim kafama yastık atınca hali ile bırakmak zorunda kalıyorum :)

sabah erkenden giderseniz dünün satılmayan gazetelerini sabah dağıtıcıya veriyorlar.

sabah erken derken 6'dan bile öncesi. dağıtıcılar çok erken çıkar yola.

tavsiye olarak, yakınlardaki bir gazete bayisine gidin. onlar dağıtımcı yerini bilir, eğer yakınlardaysa, çok geç olmadan orayı bulun ve isteyin. bir ihtimal alabilirsiniz.

radikal yaysata dahil mi bilmiyorum ama yaysat gibi dağıtıcılarda da birkaç gün öncesinin gazetelerini dahi bulabilmek mümkün.

sabah erkenden gideceğine şimdi açık olan bir büfeden de işini görebilirsin.

benim gözlemleyebildiğim kadarıyla kendisi sevmeyen kısım devletini/milletini/ülkesini aşırı derecede seven ya da sevmesi gerektiğini düşünen insanlar. ilginçtir, eleştiriler genelde kar isimli eser üzerinde toplanıyor. işte yazar türkiye'yi eleştirmişmiş de kötü göstermiş.

O kesimler kafası çalışmayan aptal kesim.

bir bilgim yok o konuda. orhan pamuk hakkında zerre bilgim yoktur ama etrafta bunun hakkındaki tartışmalara şahit oldum bazen. hep aynı şey söyleniyor nedense, "abijim türkiye'ye küfret al ödülleri paraları." yeter amk herkes mi böyle der.

ermeni soykırımını kabul ettikten sonra nobeli alması.

"Ermeni soykırımı vardır." dediği için akıllı olsun diye tehditler aldı.

sözde insan haklarını azınlık haklarını koruyan dünyanın 1 numaralı silah tüccarı nobel memleketinin işlerini kolaylaştıran ve "ermeni soykırımını tanıyan" yandaş türküdür kendisi.

robert t. kiyosakinin bir gazeteciye dediği: "iş sanat bile olsa pazarlama tekniği önemlidir. bugün sen sanatla ilgili kitap yazdığında bile ben senden çok satıyorsam pazarlama tekniğimledir" sözünün bir kanıtıdır kendisi.

ondan çok daha iyi yazarlar var türkiye de.

kendisine olan antipatim nobel ödülüne oynarken ermeni soykırımını "kullanmış" olması.. ermeniyim ve bu durumun "kullanılıyor" olması hoşuma gitmiyor.
yazarlığına bir şey diyebilecek kadar çok kitabını okumadım o yönünü bilemem. ama kendi lisesinden bile mezun olanları küçümser burnu havadalığı itici.

başlık, sorunuz üzerine hayat bulmuştur.

(bkz: nihat genç'in orhan pamuk konuşması)

@darknum nobeli çok ciddiye almamak mı lazım??o ödül insanlığa katkıda bulunan,dünyanın daha iyi bir yer haline gelmesine katkıda bulunan kişilere veriliyor aklında bulunsun hani.

@kayone

sözde öyle. ama gerçekte öyle değil. aslında orası günah çıkarma yeri.

kendisi dinamiti bulan ve silah endüstrisinde mühendis olan nobel: " çektiğim vicdan azabının bedelini ödüyorum" diyerek nobel ödülleri senfonisini başlatmıştır.

ben mv2playerplus kullanıyorum gayet memnunum. istersen 2 tane altyazı koyabiliyosun boyutu yeri vs çok kolay mouse ile sürükleyerek ayarlanıyor

KM player...

vlc?

KMP +1

kmp +1

(bkz: splash lite )

vlc +1

Km Player da reklam varmış olayı varmış , tercihim değil
Vlc aslında olabilir , fakat görüntü kalitesi kötü diyorlar
mv2playerplus ve smplayer adını duymadım
splash lite şimdi indiriyorum
Media Player Classic kullanmak galiba en kolayı
Yalnız resimle anlatılması lazım e mail olarak başkasına yollayacağım

eğer amaç başka birine program kurdurmaksa ninite.com den kolayca halledebilirsin.

derdini tam olarak anlatabilsen nokta atışı cevaplar alabilirsin ama derdini de anlatamıyorsun ki.

vlc +2

arkadaşım bilgisayarda 1000'in üzerinde film izledim. torrentin anasını ağlattım. ve diyorum ki; gom player üstüne player tanımıyorum. 3 tane codec indirmen lazım. Bu üç codeci yüklersen açamayacağın video da altyazı da yoktur.

hayatındaki kritik dönemlerinden birine girmekte ancak seçimlerinin belirlenmesinde ailesinden duyacağı telkinler değil daha çok dışardan işiteceği motive edici sözlerle olabilir. sevdiği bir abisi, ablası, öğretmeni gibi.

şu an kendi uydurduğum bir şey ama en azından kardeşin için çabaladım ve düşündüm :)
şimdi, bir enstrümanı çalmanın beynin her iki tarafını da çalıştırdığını biliyoruz. e sözel sayısal falan muhabbetleri için de beyninin sağ tarfı bilmem ne sol tarafı bilmem ne gibi söylemler var. Bu durumda bi enstrümana başlamasını öneriyorum.
Saygılar.

Haklısınız. Hatta bu duyuruyu açmama sebep olan kendisi çünkü bugün dershanede sevdiği bir hocasi istanbul, üniversite hayatından bahsetmiş ve eklemiş nereye gitmek istiyorsun diye. Bizimki boğaziçi deyince boğaziçi zor, uç filan demiş. Bu da yanıma üzgün geldi falan. Peki ben ne yapmalıyım ?

Şimdi ne kadar motive edersek edelim. Türk Eğitim sisteminde Matematik olmadan malesef 1 adım öteye gidilmiyor.

Dolayısıyla siz öncelikle kardeşinizdeki "ben matematiği yapamıyorum" algısını kırın. Bunu da gerçekten işinde uzman bir matematik öğretmeni ile başarabileceğinizi düşünüyorum. (Geometri problem değil)

11. sınıfa giden bir çocuğa 5.6. sınıf matematiğini öğretirken "ooo bunlar 5. sınıf matematiği bunları zaten yapman gerekir" gibi yaklaşılırsa o çocuk tabiki ilk yapamadığı soruda hevesi kırılcak ve yapamıcam galiba diye düşünecek.

Aslında sizin de sektör psikoloji bu tarz yaklaşımları daha iyi yapıyorsunuzdur. Ama bence olay kafada bitiyor. Ve adım adım iyiye gider. Gerekirse 1 sene kaybeder.

Ben çok insan gördüm üniversiteden sonra matematiğini düzelten. Gerekirse hedefler uğruna lisede müdürle konuşun sınıfta kalsın. O matematiği geçmeden boğaziçi psikolojide okuyamayacağını anlasın. (Hedefinde çok kararlıysa tabi)

Kısacası Matematik öyle yada böyle yapılacak. Türkiye'de güzel bir okul kazanmak istiyorsa matematik dışı bir çözüm imkansız.(Güzel sanatlar dışında)

ne demek boğaziçi uç, türkiyenin kaymak tabakası diyebileceğimiz üniversiteleri hedeflemeyeceklerse bu çocuklar neyi hedeflicekler, çukurovayı hedef mi koyacak kendisine? e o zaman işler biraz ters gittiğinde çok kötü olcak, ama boğaziçi hedefken işler kötü gittiğinde çukurova gibi bir üniversiteye veya madem istanbul istiyor burada bir üniversiteye gayet yerleşebilir. kimse çukurovayı küçümsediğimi düşünmesin, adanalıyım diye aklıma o geldi ve benim de itü yü hedeflerken ki motivasyonum buydu, burayı hedefledim ama başaramasaydım çukurova olcaktı hem de memleketimde kalmış falan olcaktım ama çukurova odaklı çıksaydım yoluma şu an hiçbiryerde olmayabilirdim bile. Bence bunu söylemen etkili olur üzerinde.

@okumayı sevmeyen okur inceliğin için teşekkürler :) ama kendisinin her gün müzik keşfetmek ve kulak çınlatan sesiyle şarkı söylemek dışında müzikle bir ilgisi yok. pek olasılığı yok yani enstrüman olayının.

ayrıca evet hocasının bu demesi kötü oldu ama biraz gaz vermedi de değil. şu an ders çalışıyor mesela (biyoloji). ama sonuçta bu matematikle boğaziçi psikolojinin olmayacağını anlaması için bir şeyler yapması lazım.

@halilibo: teşekkür ederim cevabın için. evet haklısın matematiksiz bir adım ileri gidilmiyor. bir de sarmal sistem dedikleri olay var ki bence berbat bir şey. aslında adım adım ileriye gidiyordu ama tıkandı. ben de tıkandım. çünkü elimden gelen her yardımı yapmaya çalıştım ama tıkandı yani artık.

sınıfta bırakmak filan çok radikal. iyice morali bozulsun istemiyorum.

ayrıca geometrideki sorun daha büyük ona göre. yani şu görmek dedikleri olay onda yokmuş. bakabiliyormuş bön bön.

Sınıfta bırakmayı bir sene sonraki sınava girmek olarak ta düşünebilrsiniz.

Belki kardeşiniz sınava az zaman kaldı bu kadar kısa sürede bu matematiği bitiremem iyisi mi hiç yapmıyım gibi bir düşünceye de düşmüş olabilir.

Ben az biraz kendimi anlatayım size kardeşiniz de okuyordur zaten.

Meslek lisesi mezunuyum. Ardından 2 yıllık yüksek okula gittim. Okul bitince DGS(Dikey geçiş sınavı)'na girdim ama başaramadım. O sene boş kalmamak için İngilizce kursuna gittim.Aynı zamanda bir sonraki DGS'ye hazırlandım. 2. denememde sınavı kazandım ve mühendisliğe geçtim. Çok şükür mezun olduk askere gittik vs.

Diyeceğim önündeki engeller kadar güzel şeyleri de ön plana çıkartın. İstanbulun cazibesi, Boğaziçi'nin cazibesi, Hiç bişe yapamıyorsanız istanbulda bir öğrenci evine götürün o güzelliği yaşasın daha bi hırslansın.(şakayla karışık gerçek öneri:)

Aceleye gerek yok ben ilk denememde başarısız olunca bıraksaydım. Askerliği uzun dönem yapacaktım. Evlilik hayatım tamamen farklı bir yön alacaktı. Kısacası çok farklı bir hayat yaşayacaktım. (He bu arada eşimle de 2. sınav önceci gittiğim ingilizce kursunda tanışmıştık:)

Her şeyde bir hayır vardır.

Kendi hayat hikayemi yazmış gibi oldum ama inş bikaç ders niteliğinde tecrube vardır içinde:)

madem öyle itiraflara girdik, ben de belirtiyorum. 3. seferinde itüyü kazandım çok şükür mezun da oldum. kız arıyorum :) kimseyle kurslarda tanışamadım, şaka şaka daha yaşicak bir hayatım var önümde atlamam evlilik işlerine :) ama o yerleşemediğim iki seneyi asla kayıp olarak görmedim.

teşekkür ederim öncelikle.

çok hoş bir başarı hikayeniz var bunu söylemeliyim. ama benimkisi sınava girdikten sonra bir sene kaybetmek yerine önümüzde bulunan sınava kadar olan süresini feda etmeyi düşünüyor. feda etmek derken sosyal hayattan yapılan fedakarlıklar yani. hayata 1 sene daha geç atılacağım of pof diyor. tahammülsüz bu konuda.

mayısta 5 günlüğüne istanbul'a gidiyor arkadaşlarıyla. umarım yenilenmiş, gaz almış olarak dönmüş olur.

önerileriniz için teşekkürler :)

Tam etkilenecegi zamanda gelecekmis mayista erguvanlar acmis olur...
Sinavdan sonra tercih zamani oryantasyona da katilsin mutlaka.
Ingilizcesi ve vakti varsa gelince psikoloji derslerinden baslangic seviyesindeki birine girsin bence. Registration.boun.edu.tr schedule dan ders yerine saatine bakabilirsiniz. Hoca ile konusunca izin verir. Super motivason olur.

ben de 12. Siniftaki kardesimi soyle motive etmistim.

Su onundeki bir sene, senin hayatin boyunca yasayacaklarinin kalitesini belirleyecek. Arkadaslarindan evlenecegin insana, yasayacagin evin guzelliginden esyalarinin kalitesine, cocuklarinin hangi okullarda olacagindan yiyip icecegine, gezip gorecegine, sadece 4 5 snei degil butun hayatini etkileyecek. Bir daha hic bu kadar cok olasiligin onunde oldugu ve calisarak en iyisini secebilecegin bir donemde olmayacaksin. Su an, sinava kadar her gun yaptiklarin senin kaderin olacak. Cok kotu bir sonucla da karsilasabilirsin, cok iyisini de yapabilirsin. Potansiyelin var, egitimin zekan her sey super, sadece calismak kaliyor.

Demistim. 12. Sinifa onceden konu eksigi olmadan girsin. Butun dersler icin gecerli bu. Matematik geometri icin iyice temelden baslayarak ogretecek ezberci olmayan bir hoca bulun. Yavas yavas ilerlesin, tadina varsin. Daha zamani var.

Bir de dershanedeki rehberlik hocalarinin veya digerlerinin muhtemelen bogazici mezunu olmadigini hatirlatin ona.
Herkesin egosu var, kisiye kendi yapamadigi cok zor gelirmis...
Ben de odtuyu okul gezisinde pek begenmeyince ege mezunu bir hocam, hah kazanamayacagini anladin tabii bok atiyorsun gibi bir sey demisti. Ki super bir ogrenciydim. Agzimin kenariyla guldum sonra derece yaptim sinavda.
Birileri giriyor bogazicine sonucta, 2 ders haric her dersi 5 olan cocuga bogazici zor demek terbiyesizlik.

o geometrideki gormek olayi isin teorigini yalayip yutunca oluyor.
Ben de lisenin bir asamasinda yapamiyor, goremiyordum. Bu is boyle olmayacak dedim, demirler yayincilik miydi neydi, konu alatimli bir full geometri kitabi vardi o zamanlar iyi bi kitapti. Oturdum ilk sayfasinda son sayfasina yedim bitirdim. Sonra bir baktim ki goruyormusum. Millet dusunup yapamadiklarini bana getiriyordu artik.
Ama matematikte eksigi varsa geometriyi biraz daha sonraya biraksin bence. Neticede ben sayisalciydim matematigim ++ti bunu yaptigimda.

cevaplar için çok teşekkür ederim thezıs.. direk duyuruya verilen cevapları kendisine okuttum, niye beni ünlü yaptın diyerek kapıştıktan sonra ilgiyle okudu.

boğaziçi'nde derse girme olayı olursa gerçekten harika olur. yani ben bile motive olurdum.

dershane kötü yapmış, bunu anladık evet. takmazdı normalde ama sevdiği bir hocası olunca üzülmüş. hocası da erzurum da bir yerde okumuş.

iyiymiş gerçekten konuşman. kendisi okudu zaten. arada sırada değiştirip ben de yapacağım.

ayrıca söylediğin yayını araştırıyorum. teşekkürler tekrardan :)

nesne: umut sarikaya

tökezleyen veya saçma sapan şekilde düşen insanlar. yüksekten falan değil de yürürken veya masada otururken düşmekten bahsediyorum. hatta bir çok kişinin de ortak noktasıdır bu.

9gag..

daha fazla spesifik olup, post falan yollamak isterdim ama diğerlerine haksızlık olur.

katil kaldırım....

hoşlandığım kızın başkasıyla ilişkisi olduğunu öğrendiğim an :)

1.dizi : dr house arkadaşını kıskandırmak için onun olduğu bara bir travestiyle gidiyordu ve travesti buna durmadan horse diyordu:)

2.video : şemsiye savaşı

3.karikatüur : zorlama irfan

4.yazı : incideki erenköy kız meslek lisesi başlığı

5. ses : sönmez reyiz.

www.youtube.com bugün buna çok güldüm

Perdeye dolanan mevlevi

cem yılmaz'ın şovlarında her zaman çok gülerim.

burhan altıntop

jim carrey.Kendisi bu görev için yaratıldı.

(bkz: sınırda kaybolan umutlar)
(bkz: cimbom old boys)
www.youtube.com
bu videolar.

(bkz: ekmek teknesi) dizisinin bazı bölümlerinde geberiyordum gülmekten.

hüseyin çelik'in kpss şifre skandalından sonra, ne var atmlerde de şifre var diye açıklama yapması.

(bkz: dövlet bize bokmir) başlığı

boys anılar ile fuat'ın efsane kavgası.

daha çok var aslında da bu kadar yeter.

Video olarak şuradakilerin hepsi: www.youtube.com

Anime:
Detroit Metal City
Nichijou
Level E
Sayonara Zetsubou Sensei
Arakawa Under The Bridge

düşen veya tökezleyenlere çok gülüyorum. (kendime de)
yazarken bile gülüyorum öyle de manyağım

saygılar falan da bence çok malsın. eyyorlamam bu kadar.

ewt bazı insanlar fazla rahat ama sende her apartmana lazım bir gençmişsin be abi .

wessago'yu siktir et, mal değilsin haklısın.

ben olsam ikinci kez gelip gider misin diyemem. ekmek ve süt ün de acil ihtiyaç olduğunu sanmıyorum. bebeği emzirmiyor mu? kendisi de aç bekleyiversin biraz.

bakkala gitmeye üşenmem de, beni mal yerine koyuyorsa o dokunur.

bence çok duyarlısınız. benim evin camları biraz kirlenmiş yalnız güzel kar manzarasını net göremiyorum rica etsem bir el atıverseniz :\

her istediğimde bakkala gideceksen sana bi oda veririm, gel.

(git: 361461)

Soru ekleri ve daha birçok şey ayrı yazılır natalz, yazdıklarından hiçbir bok anlamadım.

kalmamış mı, bana mı, diyor ki, ben de, sen beni neden bakkala gönderiyorsun utanmadan?, tamam da, haksız mıyım?

Soruya gelirsek, bence salak bir hassaslık peşindesin, iyilik yapıp bir de bunun tribine girmek etik değil, kaldı ki bu kadının kimsesi olduğundan emin miyiz?

duyarlı değil takıntılısın. bu tarz plansız, programsız, hesapsız, kitapsız insanlar dışarıda dolu. 1 söyledi yaptın. 2.ye gidemem deyip kesiceksin. kalkıp duyuru açmak da ne oluyo

haklısın. seni kapıcı bellemiş, inşallah alışkanlık yapmaz teyzede. sanırım biraz 'hayır diyemeyen insan' lardansın. ben de onlardan biri olarak çok yaşadım böyle şeyler.

iki sefer iyilik yapmışsınız, 3. sünde yeter ama çekersiniz. kafaya takmaya değmez geçmiş gitmiş.
ha, haklımısın? haklısın ona söyleyecek birşey yok ama kafaya takıp "ulan beni kullandılar" moduna da girme, rahatsız ettiyse de (ki etmeli) bi dahakine "ben kapıcınız mıyım?" de çık içinden derim.

Bu konuyu biz hiç bilmemiş olsak "duyarlısınız" diyebilirdim, fakat bakkala gidip gelmek çok zor olmasa gerek. Sebepsiz yere istese bile giderim örneğin ben. Kaldı ki bebeği varmış.

İyilikten karşılık beklemek hata ama size şöyle anlatayım;
o bebek ileride belki de siz çok zor durumdayken daha mühim bir işinizi halledecektir.
Yine de karşılık bekleyerek yaptığınız şey iyilik değildir, not edeyim.

bazıları rahat o kadar da sen de hayır deseydin bir dahaki sefere bu soruyu sana yöneltemeyecekti. sinir mi oldun kadına bi ters konuş bak yaklaşıyor mu daha.

bizim eve temizliğe gelir misin?

şaka bir yana, ilkin de gitmeni hadi anlarım da ikincisinde bu duyuruya yazdıklarının aynını komşunun yüzüne söylemen gerekir kibarca. yoksa daha çok markete gitmeni isterler.

@cosmicstring

malesef ettim.

o zaman hakkaten malsın :) akılsız başın ceremesini ayaklar çekermiş .. hadi bakkala , daha duruyonmu la koş !!


(şaka bi yana inanıyosan sevap olarak düşün inanmıyosan hakkaten malmışsın)

kendin kaşın kendin çek.

bence en güzeli sen eve süt ekmek falan depola, bozuk para da hazır et. bir daha ki gelişine evinden ver. fiyatı da biraz yükselt. süt 1.5 tl ise 2 den say. umarım anlayacaktır sizi.

peki gittikten sonra öldün mü yok bak gelip başlık bile açmışsın ne olur yani kadının emzirilecek bebeiği var. bırakıp gidemez hadi diyelim dedi gitmedin kadın mecburen kalktı gitti ve bebeğine bişi oldu o vicdanla yaşabilecen mi evdeysen acil bir işin yoksa git evet millet keriz diyor artık böylelerine ama sen git. sevap kazan azcuk

E güzel kardeşim kendin dediysen niye yorumlatıyosun insanlara? Eksik veriyle doğru sonuç çıkarmalarını nasıl bekliyorsun?

bro olan olmuş artık.bundan sonrası önemli.bence eğer gene git fln derse işim var ayşe hanım teyze acelem var hadi bana eyvallah de uzaklaş ordan.bir kaçkez tekrarla sonra şikayetin azalacaktır :D

orlanda maçına güvenmiyorum. artık kazanırlar. handikapı da geçerler. yerine şikago alt olabilir.

orlando ms2

değiştirdiysen eğer orlando maçını tuttu kuponun. hayırlı olsun (:

türkiyede cok hobi kültürü yok bence.

televizyon seyretmek

erkek top olan herhangi bir oyunla ilgilenirken kadın daha çok dizi, dedikodu peşindedir.

halı saha

televizyon seyretmek +1

okey oynamak

tavla oynamak

kavga etmek

deve güreşi

alışveriş / halısaha

kışın snowboard yapan ciddi bir kesim var , ne kadar ciddi dersen çok da değil esasında 70 milyona vurunca..

televizyon izlememek. facebook kullanmamak. magazini siklememek. enstrüman, felsefe, resim vs.

Bunlar benimkiler. Genel ya da geleneksel olanlar da şunlar:

televizyon izlemek. facebook kullanmak. magazini takip etmek. facebook kullanmak. Feriha. Bihter. Muhteşem Yüzyıl. Facebook kullanmak.

Okey mangal piknik halısaha PS
artı epey epey avcılık ve balıkçılık da var. büyükşehirlerde yaşamayanlarda tabi :)etrafımda da var yapanlar. kaç gündür çığ düşüp ölenlerin çogu da avcı dikkatini çekmedi mi?
kadınlarda örgü out boyama, takı, toka yapma daha fazla artık.

yelkenle uğraşan bir kesim var; optimist dernekleri oluyor sanırım toplandıkları yerler.belli bir gelir düzeyinin üstüne hitap etmekle beraber, ulaşılmayacak kadar pahalı bir uğraş değil-miş. ben de tanıdıklarımdan öğrendim. eskiden pahalı zanneder, hep uzak dururdum.

scuba diving yani dalış yapan çok insan var.dalış kulüplerinin sayısı arttıkça maliyetler epey düştü.

hafta sonu 300 liraya kahvaltısı, yemeği, dalış ve ekipmanları dahil dalışa gidilebiliyor artık.


edit: "türkiye'de en çok yapılan" demişsiniz,söylediğim hobiler için böyle bir iddiam yok, sadece artık daha yaygın yapıldığını düşünüyorum.

internet?

internet kafeler... kahvehaneler...

playstation salonları...

herkese cok tesekkurler.

daha derli toplu. yazı fontunu biraz büyütebilirsin ama.

-noktalama işaretleri yetersiz.
-yazıyı justify yap.
-screenshotların yanındaki siyah ölü alanları paint ile kes öyle koy.

belki incelersem daha bulurum. eskisine göre daha iyi ama.

önceki sekli nasildi bilemiyorum ama arka plan rengi biraz kontrastli gibi geldi bana,

www.lavazzaarticle.net

surdaki 989721,b8b366,e1eab6,df5900,df7800,f8f757 gibi tonlar daha iyi olabilir.

ayni sekilde popular posttaki seyler icinde benzer renkleri kullanabilirsin belki.

renk değişmiş ama yazı rengi benim gözümü alıyor nedense. belki sorun bendedir sözlükte de bu renk temalar kullanamıyorum.

çalışan hiç bişey yok. resimlerin hepsi hata veriyor.

reklam kuruluna ve tüketici hakem heyetine şikayet edilebilir

ya matematik bilmiyorlar ya da halkın matematik bilmediğini düşünüyorlar. bence ikincisi.

aynen ben de merak ediyorum.

bal deresi reklamları var hem de her kanalda dakikalarca.

fotogaleri.haber7.com

küçük ibo kılıklı bir adam...

çok kıllanıyorum aslında. içinde baldan başka ne olduğunu da merak etmiyor değilim. yahu nihayetinde araba satılmıyor ki o kadar reklamı dönsün. altı üstü bal. ne kadar kar getirecek ki bu kadar çok reklam verilebilsin?

(git: 348809)
(git: 347084)

haber.gazetevatan.com

cevap linkte.

fruktoz/glikoz oranından bahsediliyor.hıfzısıhha bunlar gerçek bal değil falan demiş.iyi de durum böyleyse bunlar nasıl ve hangi cüretle çakma balı millete göz göre göre kakalamaya çalışıyor.rtük denen kuruluş bunları görmüyor mu.gücü sadece behzat ç."ye mi yetiyor.

ikisinin çarpımı olmalı bence de. birincisi kazanmalı o halde oranı 9 bölü 10.
ikincisi kaybetmeli onun oranı da 8 bölü 10. çarpımı ise 72 bölü 100 yani %72 olmalı.

bence carpım olmamalı. hatta kesinlikle olmamalı. cunku eğer 2 olay olup da bu olaylar birbirleriyle bağlantılı olsaydı o zaman carpma yapılırdı. mesela atılan zarın 2 gelmesi ve paranın yazı gelmesi gibi. birden fazla olay olcak ve bu olaylar birbirleriyle bağlantılı olcak. o zaman carpma yapılırdı. misal şöyle diyim: şimdi A takımının kazanma olasılığı 0.9 B takımının kazanma olasılığı 0.2 olsun yine. A takımı C ile, B takımı da D ile maç yaptığında A takımının kazanıp, B takımının kaybetmesi olasılığı sorulsaydı çarpma yapardık. yani 0.72 derdik. ancak burada durum farklı.

veya bir de şöyle örnek vereyim: bu oranlar 0.9 ve 0.5 olsaydı ne olacaktı. çarpma işlemi yaptığımızı düşünelim A takımının kazanma olasılığı 0.9*0.5=0.45 olcaktı. yani yorumladığımızda da her 10 maçtan 9unu kazanan A takımının bu maçı kazanma olasılığı %45tir. ya da; her 10 maçtan 5ini kazanan B takımının bu maçı kazanma olasılığı %55tir gibi garip bi sonuc cıkardı.

burada sorulan soruda birisi kazandığı takdirde diğeri zaten kaybetmiş olacak otomatikman. dolayısıyla çarpmayla işimiz yok bence. ya da sadece carpma işlemi yok, başka işlemler de yapılması gerekir.

sonucu bilemeyeceğim ama bence cevap kesinlikle 0.9dan fazla olmalı. çünkü; karşı takımın kazanma olasılığı %50 olsaydı A'nın kazanma ihtimali %90 civarında olacaktı, ancak karşı tarafın kazanma olasılığı %20ye düşerse, A takımının da kazanma olasılığı doğal olarak artacaktır. umarım düşündüklerimi yazıya anlayabileceğin dilde dökebilmişimdir.

bu arada son paragrafta feci saçmalamışım. son paragrafı yazmadım kabul edin.

ya sanki bir takımın daha baskın olduğunu kabul etmeliyiz gibi geliyor bana. % ona doğru yaklaşmalı gibi geliyor. hangi takım daha baskınsa, ona yakın bir değer almalı gibi. ama bu baskınlığı nasıl, neye göre seçicez hiç aklıma gelmiyor.


bi de %90 kazanan, %50 kaybeden takımlar olunca bir tanesinin kazanma ihtimali %45 oluyor, diğerinin kaybetmeme ihtimali %55 oluyor halbuki normalde bile %50'ydi kaybetmeme ihtimali işte burda akılalmaz bir mantık hatası var.

ya da şöyle bir şey olabilir: biz %50 ihtimalle kaybediyor dediğimizde, bu %50 ihtimali hesapladığımız tüm maçlarda karşıdaki takımın kazanma ihtimalini %100 olarak görüyoruz ve ona göre hesap yapıyoruz. sanırım hata burada başlıyor, hatta hatanın burada olması çok mantıklı olurdu.

OO severim böyle soruları, istatistiksel bir dağılıma uydurmak gerekir bence bir şekilde ama o kadar bilgi seviyem yok. Kabaca bence söle birşey yapabiliriz. Ev sahibi takım %90 kazanıyor. Deplasman takımı %20 kazanıyor. Kabaca ev sahibinin kazanma olasılığı %70. ama tabi bu birincil mantıkla çıkan bir sonuç. irdeleyip, istatistik kullanmak lazım. Mesela benim bildiğim dağılımların çoğu yanlış-doğru, kusurlu kusursuz, galip- mağlup oranlarından faydalanarak sonuç bulma şeklinde. ama bu işin içinde beraberlikte var, yani 3 ihtimalli bir olay. Buna uygun dağılımı bulan bana da haber versin

beraberliğin o kadar önemli olduğunu düşünmüyorum.

biz yalnızca birinci takımın kazanma ihtimalini ölçüyoruz. yani beraberlik de bizim için bir mağlubiyet. yani istediklerimiz arasında yalnızca 1. kazanma ihtimali 2. kazanmama ihtimali var.

Kazanma ihtimali %80'se, beraberlik ve mağlubiyet oranları toplamı %20'dir ki bunların ikisi de bizim için aynı şeydir. Kazanma-kazanmama kaybetme-kaybetmeme diye ikiye ayırmalıyız yani.


Acaba, puanlama gibi bir durum yapılabilir mi diye düşündüm aslında. Ama bu da nasıl yapılabilir bilmiyorum. Yani maçları direk Kazandı, kaybetti, oynadı. 1 kazandı 2 kaybetti öyleyse %33 kazandı diye yorumlamak yerine; birinci maçı kazandı ve o karşısındaki rakibi %88 ihtimalle kaybediyordu. Öyleyse bunun bizim dağılımımıza etkisi %x'tir diye işleme sokmak daha doğru olacak.

Ancak karşısındaki takımın kaybetme oranını da bu yönteme göre yapmamız gerekeceği için paradoksa girecek iş. Kafam karıştı baya asfad

www.youtube.com

dream theater - a change of seasons. sanırım üçüncü kısım, I'll always remember, the chill of november ile başlayan kısım.

padre nuestro, los fabulosos cadillacs


www.youtube.com

müzik dağarcığımı genişlettiniz yavv teşekkürler
türkçe dinleyen yok anlaşılan

Steven Wilson'ın Grace for Drowning albümünü dinliyorum. Tavsiye ederim.

izel-ah yandım. şuan dinlemiyorum ama tavsiye ederim

jack dejohnette, pat metheny, herbie hancock

www.youtube.com

Coldplay - fıx you

fizy.org
the boxer rebellion - spitting fire

yok ben hepsini dinleyecem sırasıyla
duyuru yabancı dinliyomuş onu gördüm

britney spears - criminal

crimson idol

bence şöyle bi şık daha olmalıydı
iddia oyna, pes oyna, bira al bekar evinde zıkkımlan öğrenciysen ders çalış ya da evde anne-babayla otur iş bulmadıysan saçını başını yol amk ne kızı ya

b.
c.

mantığına göre ya götü kalkık-ezelden ezik arası insan yok mudur? ya da sevgilim var çünkü seviyorum/beni seviyor, sevgilim yok çünkü sevdiğim/aşık olduğum biri yok seçenekleri?

bazen o kadar saçma sorular görüyorum ki siktir olup gidesim geliyor. böyle şeyleri okumaktan/bunlara şahit olmaktan da sıkıntı duyuyorum zira.

sevgiliniz var mı ?

a) yok

neden yok ?

"gerek yok." valla hiç uğraşmıyorum olsun diye, anca bi kız gelip kendini belli etmeye çalışacak zart zurt belki öyle, o da zor yani. yoksa uğraşmam hiç.

b.
a.

@cro

Kıskanclıgımdan eklemedım. :) cevap vermesıne gerek yok oyle olanların. Benım amacım enlerı bulmak.

b
a
net
!
(:

türk erkekleri ikiye ayrılıyor olabilir belki de. götü kalkık ve mütevazi. yani bir kadının size baktığı veya kadınlarla iletişiminizin iyi olduğu için götü kalkık oluyorsunuz. değilse veya ihtiyaç duymuyorsanız ve bu yüzden de ilgilenmiyorsanız götünüz yerde oluyor. başka seçenek yok galiba sizin anketinize göre.

b sonra a

a
d

büyü olmasın sakın ? bu şike olaylarında büyü müyü diyolardı

Real gayet iyi, tamam Barca çok iyi top çeviriyormuş vs....ama Barça futbolu iyice çirkinleştiriyor, her topta hakemi baskı altına alma, her müdahalede yalandan kendilerini yere atmalar, a.q. Katalanları, bir gün Morinho öptürecek Kralın taş.aklarını, Messi bile çirkef olmuş (bana Pepe demeyin, Bilica neyse Pepe de o, ikisi de kasap)...

barcelona'nın kusursuz futboluna bir şey diyemeyenler barcelona çirkin, çok çirkef futbol oynuyor yaftalarını çıkardı son zamanlarda. vallahi bence barcelona'nın çirkinliği 1 saat konuşulacaksa real madrid'in çirkefliği 10 saat konuşulur en az.
dünkü maçta çıkmayan kırmızı kartlar hep real madrid tarafındaydı.
genel olarak baktığımızda da futbolu en az çirkinleştiren takımlardan biridir barcelona.

bence kadro olarak barcelona çok daha iyi.nasıl mı?

arbeloa < dani alves

pepe < puyol

xabi alonso < iniesta

mesut < xavi

lass < fabregas

kaka < alexis (son 2-3 sezona göre)

ronaldo < messi

şimdi yapılan karsılastırmalara bakın.bir kere orta saha üstün olunca hersey tamamen bitiyor.tamam marcelo/coentrao ikiside abidal den iyi.ramos la pique yi eşit sayalım.casillas ta pinto nun 10 katı ama sadece 2-3 ismi real in daha iyi.bu işin taktikle alakası yok aslında sorun tamamen güç farkı.siz düşünün dünyanın en iyisi barça 2. real. aralarında böyle kadro kalitesi farkı var.diğer takımlar n'psın?

------casillas-------

maicon---ramos---vidic---marcelo/coentrao

-------de rossi---xabi alonso----------

götze/hulk-----rooney------ronaldo

-------------zlatan-----------

kadro bu şekilde olursa real kazanır.

not:realliyim.

real'in halinde bence de bir şey yok, mental bir üstünlük var sadece barcalılar yönünde, nasılsa yeneriz durumu ...
ama başka bir gerçek ise takımın yarısı sorunlu bence, nihayetinde toplama bir kadro real'in ki. geçen sene ne oynadıkları daha az anlaşılıyorken bu sene bi nebze daha ne oynadıkları biliniyor, ligin ilk 4/5 haftasındaki gibi oynayabilseler bence tadından yenmeyecekler ama bu kadro ile o iş biraz zor, pepe denen biri var ki gerçekten ne yaptığını anlamak zor,(yaptıklarını görüyorum hatta morinho'yu sırf bu nedenle ağır eleştiriyorum, bildiğin çirkef adam, her hareketi sorunlu ki bence morinho da bilerek bu nedenle oynatıyor) marcelo, benzema, zaman zaman ramos bile takıma ciddi zarar veriyor, transfer yaptı morinho ama oynatmadı takıma adapte edemedi zira hamit de nuri de sakattı. ligde sorun yok, şampiyonlar liginde de, takım oyunu için inanamıyorum ama dimaria'yı bekleyeceğiz, onun da sezon başındaki mucizevi performansı ile döneceği kesin değil....

ek: takımda sorgulanmamsı gerekenler ıslıklanırken o takımda ne aradıkları belli olmayan, bir durum var, ronaldo takımın iç dengelrini bozuyor buna hiç kuşku yok, fazla yıldız bir futbolcu kendisi, sevmeyen herkes bu nedenle sevmiyor adamaı ama adam işini yapıyor mu evet, o varsa gol var mı var, bence kendisi mevkisinin dışında biraz da real'in beceriksiz golculeri sayesinde oynuyor, bir cenabet arıyorsanız isterseniz higuan ve benzema'ya bakın...
di maria ile higuan breraber oynarken ilk yarının ortalarına doğru takımın içinde bazı dengeler değişmeye başladı, geçen sene ronaldo/mesut fena iş yapmazken , higuan- di maria ikilisi geçen sene higuan'in sakatlığı nedeniyle oturmadı bu sene de di maria'nın sakatlığı nedeniyle.... mesut'un performansı da düşünce işler garipleşti ama kaybetmediler de, zamana ihtiyaçları olduğu kesin de real taraftarını anlamak zor ronaldo'yu sanırım her maçta gol attığı için ıslıklıyorlar, anlaşılası değiller doğrusu ama yine de çıktı ve attı dün gece, dünyanın en iyi takımı diye lanse edilen barca'ya karşı bence istisnasız her maç en iyi ihtimal 8 kişi oynuyorlar...

@spesifikasyon mesut< xavi demişşin ama dünkü maçta mesut > xavi idi. Xavi yi cok severim hayranıyımda ama mesutun kalıtesı ve dunku macıda gayet ıyıydi.

khediraya, coentraoya ota boka totalde 70 milyon eurodan fazla para harcadılar.

adam gibi gidip tevezi, bale'yi, hulk'ı alsalardı -ki alamazdı demeyin, real madrid'den bahsediyoruz- ya da ne bileyim orta sahada de rossi, schweinsteiger'i falan oynatabiliyor olsaydı şansı vardı.

ancak 11 oyuncudan 8 tanesi çer çöp olan bir takımdan bir şey beklemeyin. şu takımda ronaldo ve casillas dışında hiç kimse real madrid kalibresinde değil. ramos da stoper olarak oynadığı sürece madrid kalibresinde değil.

@bysb ben performans bakımından demedim.performans bakımındam deseydim pepe>puyol olurdu.yetenek bazında.

@spesifikasyon yetenek bazında da mesut ~ xavi tartışılır

kadro kalitesi: her türlü barcelona üstün ancak real'de tek başına mou faktörü var.

psikolojik: real'in barca'yı yenememesinin sebebi psikolojik de olabilir. hani fb gs derbisinde gs'nin deplasmanda kitlenmesi gibi. ne yaparsa yapsın olmuyor işte. zaten mou açıklamasında devre arasında oyuncularının "burada onları yenmek imkansız" demesi var ki bu da bu savı desteklemekte.
şuradan
hakem hataları: hep real aleyhine. ya da 1 lehine çalınırsa 3 aleyhine çalınıyor.
şanssızlık: belki de tek başına bile anlatmaya yeterli bu tüm durumları.

Bu ileri uçlu Realde birlikte pek iş yapamaz :

götze/hulk-----rooney------ronaldo

-------------zlatan----------


*********************************
Bir de dışarıdan tarafsız bakarsak, Dani Alves kadar çirkef bir adam yok, Pique deseniz oyuncu, Barçada adam gibi adam bir tek İniesta kalmış, diğer tüm oyuncular tiyatrocu, Puyol, Messiye bakın her hava topunda faullu çıkıyorlar ama fauller çalınmıyor, R. Madrid'in oyunu çirkinleştirmesi! bu durumda çok doğal , o kadar haksız düdük çalınsa bana ben de dayanamam.

Adam gibi adam Andrea Iniesta ben topumu oynarım gerisine karışmam diyen bir tarzı var

nasıl unutmuşum. sürekli pepe ön planda tutuluyor ama barcelona çirkefliği apayrı bir şey. geri düştükleri anda herhangi pozisyonda takım olarak itiraz ediyorlar. 1-2 kişi de değil.

birçoğu çocukluktan beri beraber oynayan ve sonradan gelenlerinde onlara en iyi şekilde uyum sağlayacak özelliklerde seçilen oyunculardan oluşan barcelona ile sağdan soldan aha bu adam iyiymiş diye toplanan ve aralarında uyum olmayan real madrid arasında oynanan maçlardan ne sonuç çıkması beklenebilir ki? tamam belki ronaldo dünyanın en iyi futbolcusu diyelim fizik olarak, adamla deney yaptılar orta yapıldığı anda ışıklar kapatılıyor herif görmeden topa vurup gol atıyor ama takım oyunu yok adamda. son maçı izlemedim ama öncekilere göre konuşursak benzema ceza sahası önünde top dağıtmak zorunda kalıyor. tek tek ele alındığında real madridin her oyuncusu barçanınkilerden iyi bile olsa takım olarak bir düşünen takım barça yine kazanır.

uykusuzluktan okuyamadım ama sitenin renkleri çok kötü bunu farkettim.

arada paragraf yapın, boşluk bırakın. okunması çok zor böyle. ayrıca renkler de olmamış. göz alıyor okurken.

sayfayı açınca bile başım döndü renkler çok itici.

1-renkler olmamış
2-yazı tipi hem küçük, hem paragraf yok okuyamadım.

-paragraf yok
-yazılar küçük
-cümleler çok uzun. okurken nefesimi tuttum
-hikayeye spoiler veriyorsun ve tüm öyküyü anlatmışsın
-resimleri en sona koyman anlamsız olmuş. aralara koymalıydın

benim yazdığım ve seninkine benzer blog. istersen bir incele.

pausetusu.blogspot.com

renkler yumuşak değil okumak adına inanılmaz zorlandım boşluk paragraf yapın bence tabanı açık yazıları koyu renk yapmanız daha mantıklı olur

renkler berbat ve yazılar göz bozucu.

resimleri yazı aralarına serpiştir. okuyucu soluklansın.

ilk başta öyle ağrı olur. sonra düzene girince ve iyi çışınıca çok tatlı bir ağrı oluyor. uff canım çekti şimdi :)

Spor hekimliği haftada 2-3 uygundur diyor.arka arkaya gitmesen iyi olur.

hocam yirtacan kaslari yirtacan, ki yenileri gelecek yerine, bol bol proteine dayan tabi bu arada..

anladım. o halde ben bugün de yatayım :)

teşekkür ediyor ve mutlu günler diliyorum (:

A grubu başvurularında bakanlıklar ayrı ayrı liste yayımlıyor (B grubu gibi Türkiye çapında listeleme olmuyor), şehirleri onlar belirliyor, takip etmek gerek. Sanki, özel bir şirket iş ilanı yayımlıyor gibi düşünün.

Bu şekilde kadroya geçen arkadaşım, kendi kadrosu için rotasyon yapılacağını söyledi.

edit: şu ilan güzel bir örnek: ilan.memurlar.net

2. için;
sen puanını alıyorsun ondan sonra kadrolar açıklanıyor. mesela bursa merkez 4 kişi taşra 8 kişi vs. ama işte büyükşehirlerin çevrelerinde de puanlar 90ların altına pek düşmüyor. yani taban puanları tercih edenler belirliyor.
tercih listen sana has oluyor ve 26. tercih diye bir şey var. tercih listem dışı yerlere de gitmek istiyorum diye. onu işaretlersen tercih listen dışında bir yere gidebilirsin. onun dışında tecih listenin dışında bir yere gitme imkanın yok.

@asilsiz suclama,
bahsettiğiniz durum A gubu için mi yoksa B grubu için mi geçerli?

ikisi için de öyle diye biliyorum emin olmamakla beraber.

A grubu icin öyle olmadığını zannediyorum. Kurumlar ayrı ayrı kadro açıyorlar. Şu şehirlerde şu şartları taşıyanlar sınavımıza girebilir diye ilan veriyorlar. Yani 26 tercih olayı yok a grubunda. İlanda belli oluyor hangi şehirde olacağın. Ama a grubu kadrolar genelde ankara ve istanbul'da açılıyor. Ve diyelim ki 75 puanı aşanlar gelsin diyo ilanda. 75 puanı alıp başvuru yapanlar arasında en yüksek puan alan bilmem kaç kişi sınava çağrılıyor.

Kpss A Grubu Uzmanlık alanıdır. Kpss Alan Bilgisi kısmından güzel bir puan yapıp(80-85-90) daha sonra başvurmak istediğin kurumların açtığı yazılı sınavlara giriyorsun. Kurum sınavından da güzel bir puan yapıp(75-80-85) sözlü mülakata çağırılıyorsun. bir komisyon var ve ayak üstü sana 4 5 soru soruyorlar ve tavrını, kişiliğini çözmeye çalışıyorlar. Bu 3 zorlu aşamayı geçtikten sonra torpilin yoksa şansın ve zekanla, torpilin varsa da onun sayesinde listeye adın yazılıyor ve stajyer memur olarak göreve başlıyorsun. Belli iller vardır, bu illere eğitime gönderilirsin ilk bir yıl 'asalet tasdik' almak için. 5 yıl kalırsın ilk göreve başladığın yerde.

Kpss A grubunda yeterli puanı aldıktan sonra istediğin yeri yazmakta özgürsün fakat memurluğu garantilemek için daha nokta atışı tercihler yapman gerekir. Bir de o sene başvuracağın kurumun istediğin şehirde sınav yapıp yapmayacağı da önem arz ediyor.

Başarılar kuzenine, çok zorlu bir yol..

65 yaşına kadar böyle geçecek hocam.. sonra emekliliğin tadını süreceksin.. hepimiz için geçerli bu..

yalnız değilsin. iş hayatı çok başkaymış, daha önceki hallerine hiç benzemiyorsun.

aynı şekilde yaşıyorum
bunun bi çözümü yok mu

para kazanmak için mi yaşıyoruz
yaşamak için mi para kazanıyoruz

(bkz: yeni mezun psikolojisi)

budur.

sevdiği işi yapan adam bi gün bi bile çalışmazmış derler , bence siz mesleğinizi sevmiyorsunuz . . kendinizi kandırıyorsunuz , kafanızda oluşturduğunuz o bulut sadece başkalarının sizin kafanızın içine tıkıştırdığı "doğrular" ve "yanlışlar" dan ibaret , kendinize yarattığınız hayaliniz sizin hayaliniz değil , başkalarının sizin için yarattığı bir hayal , ilk başta doğru yolda ,idealinizde olduğunuz mesleği yaptığınızı düşünüyorsunuz ama burada kalbiniz devreye giriyor. mutlu değilsiniz , çünkü bu sizin hayaliniz değil , kalbinizin sesini dinlemedikçe o uykular bölünmeye , hayatınızı yaşayamamaya devam edeceksiniz , şimdiden çok geçmiş olsun . .

öğrenciyken insan istemediği zaman okula gitmeyeceğini biliyor tabii :) bir de depresif bir dönemin ardından iş hayatının gündelik sıkıntıları gelince -işten memnun olunsa bile- insan biraz saat, gün sayıyor olabiliyor :)

3,5 yıldır çalışıyorum. işimi, mesleğimi seviyorum ama pazar sabahına kaç saat kaldığını anında söyleyebilirim :(
ilk yıl, ilk iş yerimde fenaydı da, şimdilerde uykuya özlem benimki.

yaşamak için kazanıyorum diyeceğim ama kazandığım paraları yiyemeden öleceğim. emekli bile olamam heralde bu stresle, o kadar yaşamam :/ 65'imden sonra parayı, dinlenmeyi ne yapacağım onu da bilmiyorum. haksızlık değil mi bu? herkes için.

yaşamak için kazanmayın , kazanmak için yaşayın ,( yazar burada para kazanmaktan bahsetmiyor ) istediğiniz hedeflere ulaşmaya çalışmadıkça , bu sıkıntılarınız bitmeyecek

her insanın bir amacı bir gayesi olmalı , sizi o yataktan kaldıracak bir güç olmalı , bu gücü sizden başkası yaratamaz , bu gücü hayallerinizden başkası yaratamaz . .

off hepiniz çok güzel cevaplar verdiniz, teşekkürler. bu akşam uyumadan önce uyuyacağım saatleri değil bunları düşünmeye çalışacağım :)

sanırım mesleğimi sevmediğim de doğru. ama başka alana kaymaya cesaretim yok.

oooooooo hem de öyle bir geçiyor ki.. ben ilk işime başladığımda mezun olup adam gibi uyuyabildiğimi hatırlamıyorum ilk 3-4 ay. stresten oluyor. zamanla kafanda oturunca öyle bir uyuyorsun ki valla top patlasa uyanmıyorum.

bence hafif bir antidepresan almayı denesen daha başarılı olabilirsin. lustral gibi mesela.. tabi doktora gitmen lazım ama devlete değil medical parka git mesela

Ron Pope - A drop in the ocean
www.youtube.com

harika bir sahne, harika bir şarkı..

öyleymiş. yeni bölümünü izleyemedim henüz.

teşekkür ederim. şarkı bulunmuştur.

eyup sabri tuncer - eau de cologne

limon kokulusu çok hoş.

ben çok seviyroum: davidoff - altitude

beyaz tenliyim. yakışıyor.

sözlükten tanıdığım kadınlara sordum, fahrenayt aldırdılar.

gio klasik tek geçerim. fresh kokudur.

bir de ultramarine. tatlı kokudur.

yıllardır gio kullanıyorum. yaz kokusu olarak ama issey miyake filan diyolar henüz deneme şansım olmadı.

herkeste mi gio var be. bende de var bi şişe.

kendimi bildim bileli burberry london kullanırım.

yazın paco rabbanne ultraviolet
kışın paco rabbanne 1 million

firmware ını bul kur.

ya da win7 ise aygıt yonetıcısınden donanım degisikliklerini tara de

peki nerden

donanım değişikliklerini taradım. olmadı.

Muhtemelen kablosu çıkmıştır. Kasayı açıp cd rom'un güç ve data kablolarını kontrol edin.

browser ıcın adblock seylerıne ba ama ad munchen gibisi yok

onu da kaldırıp yüklemeyi beceremedim her sayfada üst kısımda çıkıyor şimdi reklamlar ve çok sinir bozucu.

www.eksisozluk.com

helldorado-drinking song?

yer gök inlesin bu sesi dinlesin hep seninleyiz türkiye...li olanı diyorum ben ama

bulunmuştur. çok teşekkürler.

kablolu kablosuz?

kablosuz.

kablosuzlarda bu tip saçmalıkların olması pek bir olası, bende logitech mx 3200 var ctrl tuşu fiziki anlamda olmasa da komut uygulama anlamında sorun çıkartıyor.

pillerin azalması, etrafta olan başka bir bluetooth cihazı, klavyeyle alıcıyı birbirine tekrar bağlamak, son sürücüleri kullanmak gibi şeylere dikkat etmeni öneririm. Alıcının pozisyonu vs de önemli tabi ki. Bazen sürücüler de bozabiliyor durumu.

aynı ya da benzer sıkıntıdan doktora götürdüğümüz küçük yeğenime doktor, yaralar için tespit edilmiş, kanıtlanmış bir sebebi yok, özellikle vitamin eksikliğindendir diyemiyoruz dedi,ayrıca sık sık tekrar ediyorsa, behçet hastalığı olabilir dedi(ki boyle bir tekrar yok),
sizi korkutmak istemem ve ben bir doktor değilim
ayrıca yaralar için da jel verdi

gün içerisinde 2-3 kere dişimi fırçalıyorum ipana'nın tam koruması var benim elimde. ancak bu yaranın son evresinde fırçalamalarım baya acı veriyor bana.

birazcık araştırdım ancak behçet hastalığı bulgularından sadece ağız yarası olan aftlardan var. ağrılı genitial bölge yaram yok. ihtimal dahilinden çıkıyor sanırım böylece. ben de bir kere gittim doktora ve aynı şekilde sebepsiz oldugunu söyledi. hap ve fıs fıs verdi geri döndüm. çok da etkili olmadılar.

karadut pekmezi bu konuda çok işe yarıyor. zaten koyu bir kıvamı var. ağzınız içinde iki dakkika gezdirmeniz ve bunu iki üç gün, günde 1-2 defa tekrarlamanız yetecektir. vitamin olarak benim bildiğim b12 vitamin eksikliğinin sonuçlarından biri bu dil ve ağız yarası

dut şurubu iyi geliyor, eczanelerde bulunuyor. bi yudum ağza alıp biraz dil ile yuvarlanacak yaralı yerlere.

he ermo yazmış zaten
ama benim dediğim pekmez değil şurup.

ben de bir annem bana pekmez içirmek için uyduruyor bunu sanırdım :) demek gerçekmiş..

c vitamini eksikliği de aftlara neden olur.

(bkz: kenacort a) bu güzel ve işe yarayan bir merhem. bunun dışında ağız yarasının belli bir sebebi olduğunu söylemek zor. ben de doktora çok gittim bu şikayet yüzünden. sadece vitamin eksikliği ve stres diyebildiler. gerçekten de düzgün beslendiğim zamanlarda çıkmıyor hiç.

kenacort-a pomad alın. daha çıkacağını ilk hissettiğiniz anda devamlı kullanırsanız hemen baskılıyor.
doktor bana da sebebinin tam bilinmediğini söylemişti. bir de paradontax tuzlu diş macunu kullan demişti.

geçen senelerde benim de ağzımda mütemadiyen yaralar oluyordu. temizlikle falan da ilgisi yoktu. bir eczacı bana bazen (özellikle) somun ekmekte pişmeyen hamurda kalan maya yüzünden olabileceğini söylemişti. hakikaten de öyle çıktı. ekmek aldığımız fırını değiştirince yaralar hızla iyileşti.

bende sıkıntı ile dudakta uçuk çıkmaz ama dediğin aft çıkar.

onun bakterisi sıcağa dayanıksız,ilk belirti verdiği zaman,yani ilk acıyı hissettiğin zaman biraz su kaynat,bir çay kaşığını o suya batır,beklet sonra afta bastır birazda orada beklet,o an birkaç kere tekrar et,biraz acı verir ama aft büyümeden geçer.

vitamin eksikliği değil,bağışıklık sistemi zayıfladığı zaman ya da sıkıntı ile olur.

birde birşey yemeden önce anestol sür,uyuşturur.

elma yeme.

not: ciddiyim.

Dut şurubu artık bende işe yaramamaya başladı, aktardan keşis otu tozu alıyorum, çok iyi geliyor. ananemin ağzı berbat durumdayı şimdi keşis otuyla hiçbir şey kalmadı. Tatsız bir şey bi de

pekmezi ısıtıp agzında beklet bi muddet

majör aft. cips, patlıcan vs. travmatik yiyeceklerden uzak dur. anestezik pomadlar kullanabilirsin rahat yemek yemek için. (anestekain vs) kenacort a orabase pomad iyileşmeyi hızlandırır. behçet için iritis,genital ülser gibi diğer tanılar önemlidir, bir ara yaptır. andorex vs. gibi gargaraları fazla önermiyorum.

doktora gittim ve stres kaynaklı olduğunu söyledi. burdan öğrendiğim bilgiler çok işime yaradı bide :) verdiği ilaçları yazmak istedim.

benexol (b12+b1+b6 vitamini)
virosil tablet
klodamin (oral sprey)
aftojel (jel)
kenacort-a ( ancak bunun fazlaca kullanımını eczacım önermedi hatta mümkünse hiç kullanma dedi. içerisindeki koritzondan ötürü ağızdaki aftı kapatsa dahi başka bi yerde oluşabilecek yaraya sebebiyet verebilirmiş.)